'' KAYSERİ'DE SPORA DAİR HERŞEY BURADA ''


RENKLERİN DEĞİL İSTANBUL'UN ÇIKARI

27.11.2013 13:52

Her maç sonrası görevleri ceylan derisi koltuklarına yayılarak Türk futboluna kendi çıkarları doğrultusunda yön vermek olan 'Eyyamcı Biraderler' her hafta verilen görevleri harfiyen yerine getiriyorlar.

BİRİLERİ ekranlardan sürekli " renklerin çıkarı değil futbolun kuralları" türküsü çalsa da her zamanki gibi yine İstanbul takımları alenen kollanmaya devam ediliyor.

12 haftalık Süper Lig maratonunda canı yananlar yine Anadolu takımları oldu.

 Kayseri oldu, Eskişehir oldu, Sivas oldu.

Gelelim futbolumuzun kanayan yarası eyyamcı kuruluşa.

Her maç sonrası görevleri ceylan derisi koltuklarına yayılarak Türk futboluna kendi çıkarları doğrultusunda yön vermek olan "Eyyamcı Biraderler" her hafta verilen görevleri harfiyen yerine getiriyorlar.

Futbol seyircisini ahmak yerine koymaya devam ederlerken kendileri de komik durumlara düşüyorlar.

En can alıcı pozisyonlarda dahi İstanbul takımlarının eyyamcılığını elden bırakmayanlar artık ne yazık ki futbol seyircisini kandıramıyorlar.

Mesela haftalar öncesinde  Galatasaray karşısında Kayserispor'un hakkı gasp edildi.

Bir hafta sonra ise bu defa bir diğer Anadolu takımı olan Sivasspor adeta doğrandı.

Buna rağmen sadece "hakem hatası" diyerek geçiştirenlerin komikliği de cabası.

Bir de "kendilerine hakem hocası" diyenler var.

Onlar da sırf büyüklere (!) şirin gözükmek için olmadık taklalar atıp,   yani futbol seyircisinin göremediği (!) bir şeyleri zorla gördürme çabası içine giriyorlar.

Sonuç olarak 60 yıldır bu lig oynanıyor ama İstanbul hegemonyası bir türlü bitmek bilmiyor.

Tam bitti derken, yeniden hortluyor.

Bundan sonra da bitmez çünkü; futbolumuzu, dahası bizleri onlar yönetiyor.

Takımlarımıza hocayı onlar atıyor, futbolcuyu onlar gönderiyor.

Böyle de olunca ister istemez adamlar "dediğim dedik, çaldığım düdük" diyor.

 

İÇİNİZDEN ÇIKARIN...

Yıllardır İstanbul patentli yaşamayı bir gelenek haline getirmişiz.

Ne zaman başımız sıkışsa hemen İstanbul'daki ağların kapısını çalar ve "Zor durumdayız bize antrenör veya futbolcu verin..." deriz.

Onlar da o gün için kimler onlara el sıvazlıyorsa onu gönderiyorlar.

Mesela bir Elazığspor gerçeği var...

Okan Buruk ne zaman antrenörlüğü öğrendi de takımın başına geçti.

Aynı şekilde Sergen Yalçın'ın yöneticiliğini nasıl kabullenirsiniz.

Evet adamlar geçmişte iyi futbolcu olmuş olabilirler ama bu demek değildir ki aynı derecede antrenörlüğü de yaparlar diye.

Maalesef içimizden çıkan kendi evlatlarımıza çok gördüğümüz o şansı İstanbul patentli, tepeden inmelere çok rahatlıkla verebiliyoruz.

Sormak istiyorum, Okan Buruk Elazığ'ın başında üçüncü maçını oynadı. Takıma kattığı bir şeyi görebiliyor musunuz?

Ya da Sergen Yalçın, Gaziantepspor'a ne verebilir!?

Anadolu kulüplerini yönetenleri anlamakta zorlanıyorum.

Lafa geldi mi İstanbul hegemonyasını kırmak için mangalda kül bırakmayanlar ama iş icraata geldi mi de o hegemonyanın birer parçası oluverirler.

—————

Geri